Merhaba Sevgili Okuyan,
Bu haftanın yazısını yine hayatın tam ortasından birebir izleyerek derledim.
Hepinize keyifli okumalar dilerim.
Bu hafta klişeleşmiş bir söz ile birçok kez karşı karşıya kaldım. “Hayranlıkla başlayan her şey öfkeyle biter.” Klişe olarak nitelendirsem de birçok insanın yaşadığı bir gerçeklik, bir deneyim olarak betimliyorum. Özellikle ilişkilerde, iş hayatında ve diğer birçok alanda hayranlıkla başlayan durumların zamanla gerilimlere veya öfkeye yol açtığı gözlenir. Bu yazıda, herhangi bir ilişkide hayranlık duyanların zamanla neden öfkeye kapılabildiklerini dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
İlk olarak, hayranlıkla başlayan durumların altında çoğunlukla kişilerin idealize edilerek gerçeklikten kopuk bir şekilde idrak edilmesi diyebiliriz. Bunu iş dünyasından şu örnekle açıklayabiliriz. Yeni bir işe başladığınızda işvereninizin veya iş arkadaşlarınızın olumlu özelliklerini ve hatta cv lerini göz önünde bulundurarak, onları mükemmel ve ideal bir şekilde görebilirsiniz. Ancak zamanla, gerçeklerle yüzleşir ve bu kurumların veya kişilerin de kusurları olduğunu farkedersiniz. Süreç içinde edinilen bu tecrübe farkındalıkla karıştırılmakla beraber, zamanla hayranlık yerini hayal kırıklığına ve hatta öfkeye bırakacaktır.
İkinci olarak, hayranlıkla başlayan durumların zamanla değişebileceği gerçeğini kabul etmek gerekir. Duygusal ilişkilerden örnek verecek olursak, aşk dolu ve tutkulu bir şekilde başlayan bir ilişkide zamanla bu yüksek duyguların yerini alışkanlık ve sıradanlık alabilir. Alışkanlıklar arttıkça kişiler için kusur gibi görünmeyen durumlar aradaki perdenin kalkmasıyla beraber daha çok ön plana çıkar ve bu da hayal kırıklığına, öfkeye ve yahut kırılmalara neden olur.
Son olarak, hayranlıkla başlayan birçok durumda beklentileri yüksek tutarız. Bu beklentiler zamanla karşılanmazsa, yine hayal kırıklığına ve öfkeye neden olabilirler.
Örneğin, yeni bir işe başladığınızda kısa zaman içerisinde terfi edeceğinizi veya yüksek bir maaş alacağınızı düşünebilirsiniz. Ancak bu beklentiler karşılanmadığında, öfkeye kapılmanız çok olasıdır. Bunun aslında bizim düşüncelerimizden kaynaklandığını biraz düşünerek anlayabiliriz. Çünkü bu örnekteki her şey bizim varsayımlarımızdan ya da işaretleri yanlış okumamızdan kaynaklanmaktadır.
Örneğini vermediğim birçok durum da dahil olmak üzere, gerçekleri görmenin zaman alması nedeniyle hayal kırıklığı ve öfke gibi duyguların ortaya çıkması normaldir. Hayal kırıklığına uğramak istemeyenlere naçizane, gerçekliği kabul etmelerini ve gerçekçi beklentiler belirleyerek hayranlıkla başlayan durumlarını daha sağlıklı bir şekilde ilerletmelerini tavsiye ederim. Bu gibi durumlarda öfkenin önüne geçmek için, gerçekçi olmayan beklentilerden kaçınmak, insanların kusurlarını kabul etmek ve ilişkilerde zamanın, emeğin ve iletişimin değerini anlamak önemlidir. Ayrıca, olası hayal kırıklıklarına karşı duygusal olarak sağlıklı bir zemin hazırlamak için kendinize ve duygularınıza dair farkındalık geliştirmek ve olumlu bir zihniyetle yaklaşmak da yardımcı olabilir.
Bu farkındalığı kazanmak için tavsiye edeceğim bir kitap var. Byron Katie’nin "Olanı Sevmek"
isimli kitabı. Kitapta "bize olanlar nedeniyle değil, olanlar hakkındaki düşüncelerimiz nedeniyle rahatsız oluruz” teması aktarılırken gerçeği tüm çıplaklığıyla görüp, onunla olan savaşımıza son verip, zihnimizde yarattığımız hikayeye inanmayı bıraktığımızda karşılaştığımız her şeyin bizim düşüncelerimizin bir yansıması olduğunu fark ediyoruz.
Byron Katie, “Yaşanan her zaman doğru olandır, ne yaşanması gerektiği konusundaki hikaye değil.” derken bizim de kültürümüzde olan “her şerde bir hayır vardır” sözünü akıllara getiriyor. Ancak bizler farkında olarak ya da olmayarak güvensizliğimizden kurtulabilmek için o kadar kontrol ihtiyacı içindeyiz ki bunu kabul edebilmek konuyu güç bir hale getirebiliyor ve hatta karşımızdakini değiştirme çabasına girebiliyoruz.
Kitapta yazarın “The work” adını verdiği çalışmayı yaptıkça zaman içerisinde olan şeylere hakkındaki varsayımların altında yatan düşünce kalıpları ve kendi yansımalarımızı daha net görür, olanı daha çok sever ve kabullenir hale gelmemiz amaçlanıyor. Kimi kişiler için bu konu hızlı ve basit olabilirken, kimi kişiler içinse biraz zaman alabiliyor. Kitapta bazı insanlarla yapılan çalışmalar da yer alıyor. Hepsinde kendimizden bir parça bulmak mümkün. Kitabın en can alıcı kısımları da bu sayfalar olmakla beraber sorduğu o meşhur 4 soru ve bize düşündürdükleri çarpıcı oluyor. Temin edip okumanızı tavsiye ediyorum.
Ez cümle hayranlıkla başlayan birçok durumda gerçekçi beklentiler belirlemek her zaman söylendiği kadar kolay ve mümkün olmayabilir. Özellikle ilişkilerde, bazen hisler ve duygular spontane olarak ortaya çıkıyor ve beklentileri belirlemek zorlaşabiliyor. Bu gibi durumlarda, hayal kırıklığına uğramak yerine, durumu ve kişiyi kabul etmek önemli bir rol oynuyor. Gerçekçi olmayan beklentiler, başlangıçta hayranlıkla başlayan bir ilişkinin kısa sürede sona ermesine neden olabiliyor. Hayranlıkla başlayan birçok ilişkide öfkeyle karşı karşıya kalmanın önüne geçmek için yukarıda da söylediğim gibi, gerçekçi olmayan beklentilerden kaçınmak, insanların kusurlarını kabul etmek ve ilişkilerde zamanın, emeğin ve iletişimin değerini anlamak önemli bir hal alıyor.
Sonuç olarak, hayranlıkla başlayan her şeyin öfkeyle bitmesini katı bir kural olmaktan çıkarmak için duygusal olarak sağlıklı bir zemin hazırlamak, kendimize ve duygularımıza dair farkındalık geliştirmek ve konulara olumlu bir bakış açısıyla yaklaşmak yeterli olabiliyor. Hayranlıkla başlayan birçok durumun öfkeyle sonuçlanmasının altında yatan nedenleri akılda kalması adına özetlemek gerekirse; gerçekçi olmayan beklentilerden kaçınmak, insanların kusurlarını kabul etmek, duygusal farkındalık geliştirmek hayranlıkların daha sağlıklı bir şekilde devam etmesine yardımcı olabilir. İletişim hakkında ise; iletişim eksikliğinin ilişkilerin zamanla bozulmasına sebebiyet verebileceğini, insanların beklentilerini, kaygılarını, ihtiyaçlarını açık ve dürüst bir şekilde konuşarak, potansiyel sorunları önceden ele alabilecekleri ve çözümler bulabilecekleri, ifadelerin sağlıklı bir şekilde aktarılması gerektiğini akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Bize destek vermek isterseniz, abone olabilir veya instagramdan takip edebilirsiniz.
Hep Sevgiyle..
Ümit Yaşar